


23 Nisan 2025 Çarşamba günü saat 12:49’da İstanbul Silivri açıklarında 6,2 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Yaklaşık 13 saniye süren bu sarsıntı, şehrin geniş kesimlerinde hissedildi ve yüzlerce kişi panikle hastanelere başvurdu.
Bu deprem, bize bir kez daha şu soruyu sorma zorunluluğu getirdi: Binalarımız depreme hazır mı?
2021 yılına ilişkin, “Bina ve Konut Nitelikleri Araştırması” dikkate alındığında, Türkiye genelinde toplam 25,3 milyon hanenin yalnızca %47’si 2001 yılı ve sonrasında inşa edilen binalarda yaşıyor. Bu da demek oluyor ki her iki kişiden biri, 1999 Marmara Depremi sonrasında güçlendirilen yeni yapı yönetmeliklerinden önce yapılmış binalarda hayatını sürdürüyor.
İstanbul’da ise 4,7 milyon haneden sadece 2,17 milyonu, yani %46’sı 2001 sonrası yapılmış binalarda yaşıyor. Diğer bir ifadeyle İstanbul’da yaşayan her 10 kişiden yaklaşık 5’i, deprem yönetmeliği öncesi inşa edilmiş binalarda oturuyor. Bu durum, şehrin deprem riski karşısındaki kırılganlığını ortaya koyuyor.
Buna karşın Türkiye’de bazı illerde özellikle doğu bölgesinde yeni bina oranları daha yüksek seviyelerde seyrediyor. Bu veriler, son 20 yılda doğuda yapılaşmanın daha yenilendiğini gösteriyor.
Ancak bu durum, İstanbul, İzmir, Bursa ve Kocaeli gibi nüfusu yoğun ve sanayi açısından kritik şehirlerde aynı hızda gerçekleşmemiş durumda.
Sonuç olarak, deprem gerçeğiyle yaşayan bir ülkede sadece bireysel değil, kamusal sorumluluklar da büyük önem taşıyor. Bina envanterlerinin güncellenmesi, riskli yapıların tespiti ve kentsel dönüşüm politikalarının hızlanması önem arz ediyor.