
1939-1945 yılları arasında gerçekleşen ve tarihin en büyük, en yıkıcı savaşı olan İkinci Dünya Savaşı, Japonya’nın koşulsuz teslimiyetiyle birlikte yetmiş dokuz yıl önce sona erdi.
Savaşın yıkımının ardından, küreselleşme ve uluslararası iş bilirliği ön plana çıkaran bir yeniden inşa süreci başladı. Avrupa’da, Marshall Planı kapsamında altyapıların yeniden inşası ve ekonomilere istikrar kazandırılması için çalışmalar başlarken, Japonya’da ABD’nin yardımı ve rehberliğiyle ekonomik reformlar yapılarak sanayileşme ve ihracata dayalı büyüme stratejisi geliştirildi.
Avrupa devletlerinin sömürgecilik dönemi sona ererken, dünyanın birçok farklı bölgesinde bağımsız devletler ortaya çıktı. Bu ülkelerin birçoğu, küresel ekonomiyi yakalamak amacıyla farklı kalkınma stratejileri uyguladı ve çeşitli sonuçlar elde etti.
Gelişmekte olan ülkeler sınıflandırılan tarıma dayalı ekonomi modelinden hızla sanayileşmeye geçen ve küresel entegrasyon yoluyla yüksek ekonomik büyümeyi sağlayabilen ülkeler, dünya ekonomisinde etkin rol oynamaya başladı.
Savaş öncesi dönemde yaşanan krizlerin ve içe kapanmaların tekrar etmesini engellemek amacıyla, finansal istikrarın sağlanması ve uluslararası ticaretin güvence altına alınmasını için önemli adımlar atıldı. Bretton Woods Konferansı’nda, para birimlerinin ABD dolarına ve doların altına dönüştürülebildiği sabit döviz kuru sistemi kabul edilerek Dünya Bankası ve IMF kuruldu. Ayrıca, Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması (GATT) imzalandı; bu anlaşma, aynı zamanda Dünya Ticaret Örgütü’nün kurulmasına zemin hazırladı.
Savaş sonrası dönemde, “Kapitalizmin Altın Çağı” olarak anılan ve refah devletinin orta sınıfla birlikte güçlendiği yeni bir dönem başladı. Bu dönemde, Batı ve Japonya ekonomilerinde yükselen verimliliğin yanı sıra, hayat standartlarının arttığı, düşük işsizlik oranlarının görüldüğü ve sosyal güvenlik sistemlerinin geliştiği bir süreç yaşandı.